DOLAR 32,3142 0.18%
EURO 35,0805 -0.18%
ALTIN 2.278,520,06
BITCOIN %
Ankara
15°

PARÇALI AZ BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

161 okunma

Dünyaya geldiği günü anlattı, akıllara o geldi: Bana çocuk doğurdun, işim bitti artık! Mutsuzluğu dillere destandı

ABONE OL
6 Ocak 2023 07:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

O VELİAHT MUTLAKA DOĞMALI
Eğer dünya üzerindeki monarşilerle ilgili bir şeyler okuduysanız, tarihin ilk çağlarından bu yana durumun pek de öyle olmadığını biliyorsunuzdur zaten. Tarih sayfaları; mutsuz prens ya da prensesler, taht kavgaları, entrikalar ve hatta gücü elde etmek uğruna gerçekleşen ölümlerle dolu. Hele bir de veliaht meselesi var ki, kraliyet ailelerinin en büyük sorunu. Yani o tahtın veliahtının hatta “yedek” veliahtlarının mutlaka dünyaya gelmesi gerek ki aile hükümdarlığını sürdürebilsin. Karısı Meghan Markle ile birlikte ailesini bırakıp ABD’ye taşınan ardından da yaptığı açıklamalarla gündemi değiştiren Prens Harry’nin anılarını topladığı Spare adlı kitabında işte bu konuda çarpıcı satırlar yer alıyor.

‘BANA YEDEK VELİAHT VERDİN, ARTIK BENİM İŞİM BİTTİ’
Kıdemli kraliyet ailesi üyeliğinden ayrılıp ülke bile değiştirdikten sonra başta ağabeyi William olmak üzere babası Charles da dahil- her nasılsa Kraliçe 2. Elizabeth’i bunların dışında tutarak- tartışmalı açıklamalar yapan Harry, 10 Ocak’ta piyasaya çıkacak olan Spare adlı kitabında kendi doğumuyla ilgili sarsıcı bir bölümü bulunuyor. 15 Eylül 1984’te dünyaya gelen Harry’nin ileri sürdüğüne göre kendi doğumundan sonra o dönemde veliaht prens olan babası Charles, annesi Diana’ya, “Harika! Şimdi bana yedek bir varis verdin. Artık benim işim bitti” dedi. Bu da zaten başından bu yana aslında Camilla Parker Bowles’a kalbini veren Charles’ın Diana ile evliliğinin temelini ve geleceğini de ana hatlarıyla çizmiş oldu.

Kitapla ilgili bir başka iddiaya gelelim. Buna göre Harry’nin anılarını içeren Spare için Pulitzer ödüllü yazar J.R. Moehringer seçildi. Yine bir iddiaya göre onu Harry ile, 2018 yılındaki düğününe de katılan George Clooney tanıştırdı. Moehringer bugüne kadar aralarında Andre Agassi, Phil Knight gibi ünlü kişilerin biyografilerini de kaleme aldı.

Kitapla ilgili bir başka iddiaya gelelim. Buna göre Harry’nin anılarını içeren Spare için Pulitzer ödüllü yazar J.R. Moehringer seçildi. Yine bir iddiaya göre onu Harry ile, 2018 yılındaki düğününe de katılan George Clooney tanıştırdı. Moehringer bugüne kadar aralarında Andre Agassi, Phil Knight gibi ünlü kişilerin biyografilerini de kaleme aldı.

ASLINDA KİTABI HARRY YAZMADI

BİR VELİAHT UĞRUNA NE GÖZYAŞLARI DÖKÜLDÜ
Prens Harry’nin kitabında belli ki birbirinden çarpıcı iddialar ardı ardına gelecek. Bugüne kadar ne Harry’nin ne de karısı Meghan’ın kendilerine yönelik suçlamalarına yanıt veren İngiliz kraliyet ailesinin bu kez ne tepki göstereceği büyük merak konusu. Ama bu veliaht konusu biraz önce de söylediğimiz gibi bütün monarşi ailelerinin mutlaka çözülmesi gereken bir sorunu. Bu uğurda ne gözyaşları döküldü, ne evlilikler yıkıldı. Tarih sayfaları, tahta veliaht veremediği için, yaşadıkları gösterişli hayattan koparılan boynu bükük prensesler ve kraliçelerle dolu. Harry’nin anlattıklarından yola çıkarak bunlar arasında en çok dikkat çeken, kuşaklar boyu unutulmayanları bir kez daha gözden geçirelim istedik.

SIRF VELİAHT DOĞURSUN DİYE EVLENDİRİLDİĞİ İDDİA EDİLDİ
Gelin, anlatmaya dünyanın küçük ama en çok ilgi çeken monarşilerinden birine sahip olan Monako Prensliği ile başlayalım. Aradan yarım asrı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen herkes bu küçük ülkenin prensesi Grace Kelly’yi bir “masal prensesi” olarak hatırlar. Peki gerçekten öyle mi? Bazı iddialara bakılırsa pek de değil. Henüz 53 yaşında, beklenmedik bir anda geçirdiği trafik kazasında hayata veda eden Grace Kelly, Monako sarayına, sırf ülkenin geleceği için yani bir veliaht doğurması için gelin olarak getirildi. Kırılgan ve zarif güzelliğiyle hafızalara yerleşen Grace Kelly için ne kadar sarsıcı bir iddia değil mi?

BÜTÜN VARLIĞINI KAYBETMEK ÜZEREYDİ
Royals: Keeping the Crown (Kraliyet Aileleri: Tacı Korumak) adlı belgesele konuşan tarihçiler, Monako Prensliği ile ilgili çarpıcı iddialar ortaya attı. Buna göre Monako’nun başındaki Prens Rainier, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde tahtını, dolayısıyla bütün varlığını kaybetmek üzereydi. St. Andrew Üniversitesi’nden tarihçi Chadria Kaul’un ileri sürdüğüne göre o sırada 32 yaşında olan Prens, evli değildi ve dolayısıyla tahtını bırakacak bir veliahtı da yoktu. Özetle tahtını elinde tutması için bir eş bulup evlenmesi ve hızlı bir şekilde de bir veliaht sahibi olması gerekiyordu. Bunun için de gözünü Hollywood’a dikti!

Kraliyet tarihçisi Kate Williams’a göre o dönemde Monako yıkılma tehlikesi altındaydı ve Prens Rainier de ülkesini kurtarmak zorundaydı. Ülkenin bu durumda bulunmasının nedeni de İkinci Dünya Savaşı sonrası düşülen ekonomik sıkıntı ve turizm gelirlerinin de tamamen ortadan kalkmasıydı.

‘CİNSELLİK SEMBOLÜ’ OLDUĞU İÇİN SONRADAN VAZGEÇTİLER
Monako’nun ortadan kalkmaması için Rainier’nin danışmanları “şeytani” sayılabilecek bir plan yaptı. Buna göre Prens, Hollywood’un o dönemdeki en ünlü ve güzel yıldızlarından biriyle evlenecekti. Böylece kendi küçük prensliği ile “Hollywood’un prensesi” hayatlarını birleştirecek ve ülke yeniden tüm dünyanın dikkatini çekip parlak günlere kavuşacaktı. Tarihçi Chandria Kaul “Danışmanları Prens Rainier’ye, bir “Hollywood prensesi” ile evlenirse, ülkenin popüler hale geleceğini ve bunun da Monako’ya para akışını sağlayacağını söyledi. Bu, ekonomik anlamda mükemmel bir plandı” diye anlattı o dönemi.

Tam o günlerde Marilyn Monroe, Hollywood kariyerinin tepe noktasındaydı. Dolayısıyla Prens Rainier başta olmak üzere tüm danışmanları Monroe’nun iyi bir eş adayı olduğuna inanıyordu. Fakat ilk anda parlak gibi görünen bu fikir sonradan bir kenara atıldı. Çünkü Marilyn Monroe, bir “cinsel sembol” olarak görülüyordu. Bu da Monako Prensliği için o kadar da iyi bir imaj yaratmayacaktı.

HOLLYWOOD’UN PRENSESİ KENDİ AYAKLARIYLA GİTTİ
Ama sonra hemen başka bir seçenek bulundu. Başka bir deyişle o seçenek kendi ayaklarıyla Monako Prenslik Sarayı’na gitti. 1950’lerde Hollywood’un “romantik prensesi” olarak tanınan Grace Kelly! Arka Pencere başta olmak üzere çok izlenen filmlerde kamera karşısına geçen Kelly, 1955 yılında Fransa’da düzenlenen Cannes Film Festivali’nin konuğu oldu. Hemen ardından da Paris Match dergisi için bir fotoğraf çekiminde görev aldı. Hem de Monako Prenslik Sarayı’nda.

Tarihçi Kaul’un anlattığına göre derginin yöneticileri, “Hollywood’un prensesi” ile Monako Prensi’nin bu buluşmasının son derece dramatik ve heyecan uyandırıcı olacağını düşündü.” Zarif ve güzel Grace Kelly ile dünyanın en gözde bekarları arasında yer alan ve kendisine bir eş aradığı bilinen Prens Rainier! Belgeselde konuşan tarihçi Kate Williams o karşılaşmayı şöyle anlattı:”Bu çekim sırasında, Rainier’nin, Grace Kelly’den nasıl büyülendiğini gerçekten görebiliyordunuz. Sanırım kendi çapında ona aşık da oldu Prens. Ama aynı zamanda onu birçok probleminin çözümü olarak da gördü.”

1956’DA EVLENDİLER
Grace Kelly ile Prens Rainier, bu tanışmadan bir yıl sonra, 1956’da yankıları uzun süre dinmeyen gösterişli bir törenle evlendi. Çiftin ikisi kız biri erkek üç tane çocuğu oldu.Fakat Hollywood prensesliğinden gerçek prensesliğe terfi etmenin bedeli Grace Kelly için epey yüksek oldu. Sadece 26 yaşındayken ve sinemada daha çok şey yapabilecekken kariyerine veda etti. Üstelik de 2 hayli yüksek miktarda bir çeyiz ödemesi yapmak zorunda kaldı.

Grace Kelly, 4 Eylül 1982 yılında geçirdiği bir Trafik kazasından sonra kendi adını taşıyan hastaneye kaldırıldı. Fakat yapılan hiçbir müdahale işe yaramadı ve 53 yaşındayken hayata veda etti. Eşi Prens Rainier ise ondan yıllar sonra, 6 Nisan 2005’te son nefesini verdi. Yerine de tek oğlu Prens Albert geçti.

YILLAR SONRA YİNE ‘VELİAHT KRİZİ’
Fakat Prens Albert döneminin de Monako tahtı için çok rahat geçtiği söylenemez. Çapkınlıkları, kaçamak ilişkileri ve evlilik dışı çocukları tüm dünyanın gündeminde yer eden Albert, sonunda 2011 yılında Charlene Wittstock ile evlendi. Çiftin uzun süre çocuğu olmayınca yine bir “veliaht krizi” ortaya çıktı. Bu durumun devam etmesi halinde Monako’nun Fransa’ya bağlanması bile gündeme geldi.
Bir ara Prens Albert’in evlilik dışı çocuklarından birinin veliaht ilan edilmesi konuşuldu. Fakat buna ablası Caroline karşı çıktı. Caroline’in çocuklarından birinin veliaht olması fikrine de Albert sıcak bakmadı.

2014 yılında Albert ile Charlene’in biri kız diğeri erkek ikizleri Gabriella ve Jacques dünyaya gelince bu sorun da çözülmüş oldu. Fakat ailede başka bir sorun var şimdi de. Charlene neredeyse bir yıl, çocuklarından kilometrelerce uzakta Güney Afrika’da kaldı. Geri döndükten sonra da yine sağlık sorunları öne sürülerek gözlerden uzaklaştı. Sonunda eskisi gibi ortaya çıktı. Fakat yüzündeki mutsuzluk ifadesi silinmiş değil. Öyle ki yüzündeki gülümseme bile sanki gerçek değilmiş gibi duruyor.

ERKEK ÇOCUK DOĞURAMADIĞI İÇİN 
Devam edelim trajik veliaht öyküleriyle. Gelelim hikayesi “bin bir gece masalları” gibi başlayan ama sonu pek de mutlu bitmeyen eski bir öyküye. Bu öykünün kahramanı Prenses Fevziye Fuad. Ya da bir erkek çocuk doğuramadığı için sarayı terk etmek zorunda kalan hüzünlü prenses… 1921 yılında İskenderiye’ye Mısır Kralı Fuad’ın kızı olarak dünyaya geldi Fevziye Fuad. İngiliz ve Fransız mürebbiyeler tarafından büyütüldü. Sonra eğitim için İsviçre’ye gönderildi. Geri dönüşü sonrası da dönemin İran Şahı’nın veliahtı olan 19 yaşındaki Muhammed Rıza ile evlendi.

Tahran’daki hayatı evlilik öncesi sürdürdüğünden çok farklı da olsa dünyaya getirdiği kızı sayesinde keyfi biraz da olsa yerine geldi. Fakat kayınvalidesi ile yaşadığı gerilim bir yandan, bir erkek çocuk yani tahta veliaht dünyaya getiremediği için gördüğü bir baskı diğer yandan sonunda çareyi ülkesi Mısır’a dönmekte buldu. Bir daha da gelin gittiği saraya geri dönmedi. 1949 yılında Albay İsmail Şirin ile evlendi ve ölene kadar da onunla evli kaldı.

DÜNYANIN EN GÜZEL KADINLARINDAN BİRİ OLARAK ANILIYORDU: Prenses Fevziye, 1942 yılında ünlü fotoğrafçı Cecile Beaton’a poz verdi ve Life dergisinin kapağında yer aldı. Döneminin en ünlü kadın oyuncularından Vivien Leigh ve Heddy Lamarr’a benzetildi. O yıllarda dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak nitelendirildi. Fevziye Fuad, 91 yaşında hayata veda etti.

MUTSUZLUĞU DİLLERE DESTANDI
Bazen insanın mutluluğu değil, mutsuzluğu da dillere destan olabiliyor. İşte bunun örneklerinden biri… Bir ülkenin kralı ya da prensi ile evlenmek her zaman mutluluk getirmiyor. Hatta bazen yıllarca unutulmayacak bir trajedinin kahramanı olabiliyor insan. Tıpkı bir zamanlar İran’ın hükümdarıyla evlenen, bir veliaht doğuramadığı için boşanan ve sonra başka bir ülkeye sürgüne gönderilen Prenses Süreyya gibi. Süreyya Esfandiari-Bakhtiari, 1951 yılında İran Şahı Rıza Pehlevi ile evlendi. Tahta bir veliaht veremediği yani bir çocuk dünyaya getiremediği için 7 yıl sonra boşandı ve ülkesinden sürgüne gönderildi. İhtişamlı başlayan ve sonra trajedilerle süren hayatı 2001’de Paris’te sona erdi. Bu dünyadan yapayalnız ayrıldı. Sekiz gün sonra kardeşi de öldü. Bu durum, iki kardeşin öldürüldüğü iddialarının ortaya atılmasına neden oldu.

 

 

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

deneme
deneme bonusudedektifdeneme bonusu veren sitelerfixbetfixbet girişmatadorbethukuk forumDijital Pazarlama Ajansımatadorbetescort gazianteponline itibarescort gaziantephaber
dedektif | özel dedektif | fixbet giriş